Avrupa Topluluğu Adalet Divanı’nda açılan davalar sadece Türk vatandaşlarına uygulanan vizeler konusunda değil, AB’de iş kurma sürecinde yatırım için gereken sermaye miktarının kaldırılması gibi önemli konularda da kazanımlar getirmeye başlamıştır. Katma Protokol çerçevesinde açılan davalar sonucunda, özellikle de ‘Tüm ve Darı davası’ kararıyla vize sınırlamalarının Türk vatandaşları lehine belli alanlarda kaldırılması, AB ülkelerini iç hukuk yönünden yeni düzenlemeler yapmaya zorlamaktadır. Avrupa Topluluğu Adalet Divan’ında (ATAD) yürütülen hukuki mücadeleler, Türk vatandaşlarının AB ülkelerini vizesiz girişler konusunda hukuki yollarla dize getirebildiğini göstermektedir. Mevcut Hukuki Durum Türkiye ile Avrupa Topluluğu arasında 1973 de yürürlüğe giren Katma Protokol’ün 41. maddesi çerçevesinde ekonomik entegrasyonu güçlendirmek amacıyla ‘kötüleştirme yasağı’ hükmü düzenlenmiştir. Buna göre Protokol’ün yürürlüğe girdiği 1973 tarihinden itibaren AB ülkelerinde hizmet sunma veya iş kurma (yerleşme serbestisi) ile ilgili konularda Türk vatandaşlarının yasal haklarını kötüleştirecek sınırlamalar yasaklanmıştır. Bu yasağa rağmen AB ülkelerinin önemli bir bölümü, genellikle yabancılar kanunu veya bu kanuna bağlı yönetmeliklerde değişiklik yaparak Türk vatandaşlarına sınırlamalar getirmiş ve bu yasağa uymamışlardır. Bu yüzden AB’ye üye ülkelerin büyük bölümünün mevcut iç hukuku, topluluğun uluslararası anlaşmalardan doğan sorumluluklarıyla çelişmektedir. 1973 Sonrası AB Ülkelerince Getirilen Haksız Sınırlamalar 1973 yılı öncesi Batı Avrupa’daki hukuki durumu hatırladığımızda, Batı Avrupa’nın göç alma eğiliminden dolayı Türklere yönelik uyguladığı kısıtlamalar bugüne kıyasla oldukça azdır. Ancak 1980’lerde Avrupa’yı etkileyen işsizlik ve Türkiye’de gerçekleşen darbe sonucunda gelen siyasi sığınmacıların sayısı bahane edilerek Türk vatandaşlarına yeni sınırlamalar getirilmiştir. Geçtiğimiz günlerde, Milletvekilleri Kamer Genç ve Durdu Özbalat’ın İngiltere vizeleri olmadığı için uçağa alınmamaları gerçeği, günümüzde de vizelerin milletvekillerini bile kapsayacak kadar istisnasız ve sıkı sıkıya uygulandığını göstermektedir. Ancak neticelenen davalar, AB ülkelerini bu katı kurallarını değiştirmeye mecbur etmektedir. 1973 öncesi dönemde iş kurmak veya hizmet sunmak isteyen Türk vatandaşlarına vize uygulamayan AB ülkeleri, kötüleştirme yasağı nedeniyle uyguladıkları vizeleri kaldırmaktadırlar. AB’ye 1973’ten sonra üye olan devletler için bu tarih AB’ye girişlerinden itibaren işlemektedir. Kamuoyunda yeteri kadar bilinmeyen diğer bir gelişmeyse, iş kurma veya hizmet sunma özgürlüğüne 1973’den sonra getirilen vize konusu dışındaki diğer sınırlamalardır. ‘Tüm ve Darı’ davasından sonra bu türlü sınırlamaların geçersiz olduğuna ATAD karar vermiş ve İngiltere’yi 1973 öncesi Türk vatandaşlarına hangi koşullar uygulanıyorsa onun uygulanması gerektiği hakkında uyarmıştı. Bu gelişme ertesinde gelen Güler Kaşmaz ve Gürbüz Sanatçı başvuruları, İngiltere hükümetini iş kurmak veya hizmet sunmak isteyen Türk vatandaşlarına farklı bir statü vermek durumunda bırakmıştır. Nihayetinde 1 Haziran 2009’da İngiltere İçişleri Bakanlığı, Türk vatandaşlarına kötüleştirme yasağı gereği yabancılara uygulanan kanuna istisna getirmek zorunda kalmış ve Türklerin yaptığı iş kurma başvurularını 1973 öncesindeki şartlara göre düzenlemiştir. Burada en dikkate değer gelişme, iş kurup İngiltere’ye yerleşmek isteyen yabancılara uygulanan 200.000 poundluk yatırım şartının Türkler için kaldırılmasıdır. Yani ufak bir berber dükkanı açmak için bile Türk vatandaşlarından istenen 200.000 poundluk yatırım şartı artık geçersiz hale gelmiştir. Böylece mütevazi bir iş planıyla artık iş kurmak mümkün hale gelmiştir. İş kurma kavramı sadece Türk vatandaşlarını değil ayrıca Türk şirket ve ticari tüzel kişiliklerini de ilgilendirmektedir. AB Ülkelerindeki Hukuki Durum AB ülkelerinde Yabancılar Kanunu’nda bugüne kadar yapılan değişikliklere Türk vatandaşları istisnasız dahil edilmiş ve Türk vatandaşlarının kötüleştirme yasağından kaynaklanan farklı statüleri göz ardı edilmiştir. Örneğin, Hollanda 1965 tarihli yabancılar kanununu değiştirmiş ve yabancılara iş kurmayla ilgili olarak yeni kısıtlamalar getirmiştir. Türk vatandaşlarına 1973 sonrası getirilen kısıtlamalardan bazılarına örnek vermek gerekirse detaylı iş planı talebi, iş kurmayla ilgili uzun prosedürlerin getirilmesi, iş kurabilmek için 60 yaş altı sınırının getirilmesi gibi kısıtlamalar bunlardan bazılarıdır. Almanya bu sene sonuçlanan ‘Soysal Davası’ neticesinde, hizmet sunmak isteyen Türk vatandaşlarının karşılaştığı vize engelini kaldırmak zorunda kalmış ve sınırlı meslek grupları için vize muafiyeti getirmiştir. Hizmet sunumunun belgelenmesi halinde vize ücreti ödenmeden veya gelir beyan etmeden Almanya’ya girişler belirli kişilere (sporcu, bilim adamı, vs.) mümkün kılınmıştır. Almanya hizmet sunumu kavramını sınırlı yorumlamıştır ve açılacak davalar sonuçlanana kadar zaman kazanmayı hedeflemektedir. 1973 öncesi iş kurmak isteyen Türk vatandaşları açısındansa, o dönemde Almanya tarafından vize uygulandığı için iş kurma konusunda vize muafiyeti gündemde değildir. Sonuç Mevcut duruma bakıldığında her AB ülkesinin Türk vatandaşlarına farklı kısıtlamalar getirdiğini ve bir bütünlüğün olmadığını görmekteyiz. Buna karşılık, Schengen Antlaşması çerçevesinde AB ülkelerine girmek isteyenlere tek bir vize ve kurallar bütünü uygulanmaktadır. Dolayısıyla, getirilen kısıtlamalar konusunda Avrupa Komisyonunun vereceği karar çok büyük önem taşımaktadır. Nitekim bugüne kadar bazı AB üyesi ülkeler bu getirilen haksız sınırlamaların farkında olmalarına rağmen ayak sürümüş, ATAD’ da açılan davalar neticesinde de iç hukuklarında değişiklik yapmak zorunda kalmışlardır. Örneğin, Almanya’nın Bavaria Eyaleti, Türk kamyon şoförlerine uygulanan vize sınırlamasının tazminat sorumluluğu doğurabileceğini düşünerek bu kişilere yönelik vizeyi bir süreliğine kaldırmış ancak Almanya İçişleri Bakanlığının baskısıyla bu kararını geri almak durumunda bırakılmıştır. Katma Protokolün 1973’de yürürlüğe girmesine rağmen, davaların olumlu sonuçlarıyla yeni tanışmamız uluslararası antlaşmalardan kaynaklanan haklarımızın ne kadar az bilincinde olduğumuzu göstermektedir. AB’de 4 Milyon Türkün yaşamasına rağmen, AB içerisinde bu hukuki yolların vatandaşlarca etkin kullanılamadığını görmekteyiz. Halbuki AB ülkelerindeki Türk vatandaşları, evlilikler yoluyla kazandıkları oturma izinlerini tercihen iş kurma veya hizmet sunma amacıyla da kazanabilirler. Özellikle Türk vatandaşlarının yoğun olarak yaşadıkları çoğu Batı Avrupa ülkesindeki 1973 öncesi hukuki durum, Türk Vatandaşlarına bu hakkı tanımaktadır. Türkiye’de bulunan Türk vatandaşları açısından da dava kararları yeni kazanımlar getirmektedir. Tüm ve Darı davasından sonra İngiltere’de iş kurmak isteyen vatandaşların konsolosluklara yaptıkları başvurular kabul edilmeye başlanmıştır. Mütevazi bir sermaye ve iş planıyla vatandaşlar vizeye tabi tutulmadan oturma izinlerini alabilmektedirler. İngiltere örneğinde görüldüğü gibi diğer ülkelerde de bu hukuki mücadelelerin verilmesi gerekmektedir. Bu yolla AB ülkelerinin mevzuatlarının 1973 öncesine getirilmesi sağlanabilir. AB içerisinde hizmet sunması aşikar olan müsabakalara katılacak olan sporcuların, Almanya’dan vize talep etmek yerine vize muafiyeti prosedürünü kullanması gerekir. Seminerlere katılacak bilim adamlarının ve sanatçıların da konserlere veya seminerlere katılması yoluyla bu konudaki soru işaretlerinin giderilmesi sağlanmalıdır. Böylelikle vize ücreti ve gelir beyanı gibi engeller aşılarak vizesiz geçiş kalıcı bir prosedür haline getirilebilir. Özellikle Avrupa’daki Türk kökenli avukatların bilinçlendirilmesi yoluyla vatandaşların organize edilmesi ve kötüleştirme yasağına uymayan ülkelerin davalar vasıtasıyla 1973 öncesi hukuki duruma dönmeleri sağlanmalıdır.
Avrupa Birliği ve Türk Vatandaşlarının Kazanımları was last modified: Şubat 12th, 2020 by
Categories: